21 Temmuz 2013 Pazar

TUR REHBERİ : BOZCAADA TATİLİ


Biz bu, her yaz farklı yerleri keşfetme işini alışkanlık haline getirdik galiba. Evlendiğimizden beri 
gittiğimiz bir yere ikinci kez daha gitmedik. Böylesi daha heyecan verici zaten. Bazıları diyor ya biz hep 
aynı yere, aynı otele gidiyoruz diye. İşte o hiç bize göre değil.
Biz gideceğimiz yeri haritadan bulur, gezilecek mekanlarını, ziyaret edilecek camiilerini, yenilecek yemeklerini internetten araştırırız ve düşeriz yollara..
Geçen yaz karadenizi görmediğimiz için karadeniz turuna çıkmıştık... Onunla ilgili yazım işte burada.. 
Bu sene de Çanakkale- Şehitlik, Balıkesir sahillerini gezelim dedik.
Çanakkale ye gitmişken Bozcaada ya gitmemek olmazdı herhalde.
Bozcaada' ya merakım TRT de izlediğim Geziyorum adlı programla başlamıştı. 





İstanbul'dan çıktık yola ve doğru Çanakkale'ye gittik. Orayı da gezdik gezmesine ama onunla ilgili yazıyı 
daha sonraya sakladım. Bozcaada' yı daha çok sevdim çünkü ben. Sizlerle paylaşmak için sabırsızlandım ve 
Çanakkale yazısını bekleyemedim doğrusu :)





Çanakkale'nin Geyikli ilçesinden arabalı feribot kalkıyor Ada' ya geçmek için.
Yaklaşık bir buçuk saat sürüyor bu yolculuk. Ada'ya yaklaştığımızda Bozcaada kalesi karşılıyor bizi..
O kadar heybetli ve ihtişamlı ki bu kale.
E e e haliyle ada kalesi. Boğazın çıkısında ve anakaraya yakınlığı nedeniyle her daim istilaya açıkmış Bozcaada. Ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmiyor ama Fatih Sultan Mehmet ve II. Mahmut döneminde büyük bir onarımdan geçerek bu halini almış Bozcaada kalesi.
Bozcaada' ya gittiğinizde de uğramanız gereken yerlerden en önemlisi bu kale.







Kaleyi ziyaret ettikten sonra da kalenin önündeki sahilden yürüyüp oradaki kafelerde bir közde kahve içmeden geçmeyin tabii.. 




Görülmesi gereken bir diğer yer ise Ayazma Manastırı.
 Ayazma'daki Rum Ortodoks cemaatine ait olan bu manastır  sadece özel günlerde ibadete açıyor kapılarını.
Bahçesindeki  çift oluklu tarihi bir çeşme ve yaşlı çınar ağaçlarının gölgesinde soluklanmak ve piknik yapmak da yapılabilecekler arasında. 
Ayrıca bu çeşmeden bir kez su içenin artık adalı olacağına dair  bir efsane de dolaşıyor :))









Ayazma Manastırı'na uğradıktan sonra denize doğru yol boyunca devam ederseniz sahilde 
karşınıza Ayazma Plajı çıkıyor. Burası Ada' nın en önemli  plajı. Otellerden , pansiyonlardan insanlar  
denize girmek için buraya geliyor.
Bizim kaldığımız bağ evinin  kendine ait küçük bir plajı olduğu için biz denize oradan girdik.
Merak edenler için söyleyeyim su burada çivi gibi soğuk.
Sudan çıkınca da bol rüzgarlı ve güneşin ısıtmadığı bir hava sizi bekliyor olacak.




Ayazma Plajı' ndan dönerken ise Göztepe' ye mutlaka çıkılmalı. 
Dar bir araba yolu bulunan  ve yürüyerek gitmek isterseniz yarım saat süren bir yolun sonunda Göztepe' ye ulaşmak mümkün. 
Göztepe' nin manzarası gerçekten görülmeye değer.
Bozcaada'ya yukarıdan bakmak dışında, rüzgar güllerini, Gökçeada'yı, hemen onun arkasındaki Semadirek Adası'nı, , Çanakkale Boğazı' nı, Midilli Ada'sını rahatlıkla görebilirsiniz. 
Yalnız burası adanın en yüksek yeri olduğu için üzerinize fazladan bir şeyler almayı  da unutmayın.





Sırada Türk ve Rum mahallelerini gezmek var. 
Buralar fotoğraf çekmek için bir velinimetti benim için .
Bu ayrı iki mahallenin tam ortasından da Ada'nın en işlek caddesi geçiyor.
Yorulduysanız ve acıktıysanız çarşıdaki ünlü Şakir Usta' nın zeytin yağlı yemeklerinden mutlaka yerin derim.
Hepsi tazecik toplanmış sebzelerden yapıldığı ve nefis göründüğü için ben hepsinin biraz biraz tadına baktım. Ama size, Ada'ya has kabak çiçeği dolmasını özellikle yemenizi tavsiye edebilirim.

















Bozcaada ' daki en ilginç şey ise , burada poşet kullanmanın yasak olmasıydı.
Hiç bir esnafta poşet bulunmuyor ve her şeyi kağıt keselere koyuyorlar.
İlginç ama çok hoş bir uygulama bence.. İşte bunu sevdim  :)








Bu teyzelerse ikindi çaylarını içiyorlardı biz oradan geçerken. 
Geleni geçeni çaya davet edip, ikramda bulunuyorlardı.
Ne kadar sıcak, ne kadar misafirperver bir halka sahip milletiz biz diye de
 içimden geçirmeden edemedim doğrusu.



Bir de Bozcaada reçelleriyle ün salmış.
Aklınıza gelebilecek her şeyin reçeli yapılıyor burada.
Domates, karpuz, karpuz kabuğu, üzüm, kızılcık, incir, kayısı, kuşburnu  ve daha aklıma gelmeyen bir sürü 
şeyden reçel yapmışlar.
Kahvaltı da hepsinin tadına bakma fırsatım oldu ve ben en çok domates ve karpuz kabuğu reçelini  sevdim.
E e Bozcaada'ya gidilir de reçel almadan olur mu? 










Gelelim Bozcaada' da konaklamaya.
Ben ne olur olmaz diye bir otel den rezervasyon yaptırmıştım gitmeden önce ama oradaki bağ evlerini gördükten sonra, 
hemen rezervasyonu iptal ettirdim.
Ada'da kalacak yer sıkıntısı olmuyor, her yer boş.
Görerek ve beğenerek seçmek daha iyi oluyor.




Bizim kaldığımız bağ evinin bahçesinde bağlar, önünde deniz ve kendine ait küçük bir kumsal,
eski tarzda yapılmış odalar, taze taze toplanmış sebzeler ve bol çeşitli reçellerle doğal bir kahvaltı ile sakin, huzurlu tam kafa dinlenecek bir yerdi. Ayrıca akşam veranda da mangal yakmak 
isterseniz mangalınızı bile veriyorlar.
Size tavsiyem otel her yer de otel. Ada atmosferini yakalamak ve rahat, huzurlu bir tatil geçirmek  için 
Bozcaada'ya arabayla gidin ve çarşıya uzak, sahile yakın bir bağ evinde kalın.








Bozcaada ile anlatacaklarım benim bunlar. Bu yaz hala tatil yapmadıysanız ve nereye gideceğinize
karar veremediyseniz Bozcaada görülmeye değer bir yer.
Çok uzun bir süre de ayırmanıza gerek yok bence.. 
2-3 günlük tatil bile burada dinlenmenize  yetecektir..
Fiyatlar da sanıldığı kadar pahalı değil, gayet makul.

Biz Bozcaada' dan erken ayrılıp  dönüşte Balıkesir- Erdek' e de uğrayıp iki gün de
orada kaldık.
Erdek ve Çanakkale yazılarım inşallah çok yakında..
Şimdilik hoşçakalın


Sevim Turan Çolak






14 Temmuz 2013 Pazar

KUTU BOYAMACA...



Son zamanlarda beyaz takıntısı ben de de başladı.
Eskiden orijinal ahşap rengini severken şimdi evde her şeyin beyaz olmasını istiyorum artık. 
Kahverengi gördüğüm her şeyi boyayasım var.
Aslında ilk hedefim yine koyu renkli olan ayakkabı dolabıydı.
Onu beyaza boyayıp kulplarını da seramik yapınca süper olur diye düşündüm.
Dolabı boyadım boyamasına da , hala aradığım desende ve 13 cm  aralıklı seramik kulpları bulamadığım için 
onun yayınını yapamadım.

Dedim ki hazır dolap boyanacak evde başka ne varsa, boyayayım aradan çıksın dedim.
Malum boya işi öyle kolay bir iş değil ..





Gördüğünüz bu ahşap kutuyu yaklaşık on yıl önce Şanlıurfa 'ya gittiğimde almıştım.
Aslında severek kullanıyordum ama dedim ya artık beyaz takıntısı başladı bir kere.
Beni durdurabilene aşk olsun bundan sonra, boyamadan rahat edemezdim artık.



Gelelim boyama aşamalarına.
Boyamadan önce 100 numara zımpara ile kutumu zımparaladım.
Daha sonra küçük rulo fırça ile astar boyası sürdüm. 
Onun kuruması 8 ila 24 saat kadar zaman alıyor.
Vaktiniz varsa her katı boyamadan önce 24 saat bekleyin.
Sonra beyaz mat yağlı boya ile ilk katı sürdüm.
İlk kat boya sürüldükten sonra yukarıdaki resimdeki gibi oluyor.
Yine 24 saat bekledikten sonra ikinci kat beyaz boya sürdüm.
Tekrar bir 24 saat bekledikten sonra da verniğini sürdüm.
Yine verniğin kuruması da bir yirmi dört saatinizi alıyor.
Evet bayağı zahmetli bu boya işi ama sonuç çok mutlu edici.
Resmen yeni bir kutuya, dolaba sahip oluyoruz.
Eski haliyle pek alakası yok gibi dimi.




















İnşallah dolabıma aradığım kulplardan bulurum da onun da yayınını yaparım en yakın zaman da..
Ama bir sonraki yayına kadar hadi bana eyvallah :)



  Sevim Turan Çolak


13 Temmuz 2013 Cumartesi

NAMAZ ELBİSESİ DİKTİM ...


Kalıbı yok. Modeli de ben kafamdan uydurdum.
Rahat olsun, ince olsun, hemen üzerime geçireyim, pratik olsun dedim.
Yazın namaz kılarken kat kat giyinmek, sonra tekrar soyunmak zor oluyor.
Dışarıda satılanlar da üstten geçirmeli olduğu için zor geliyordu giymesi bana.
Ben kendi istediklerim doğrultusunda kendim dikebilirim diye düşündüm.
Kumaşı yine Ümraniye den, kalan  parçaları satan tezgahlardan aldım.
Kumaşı tril, tril hiç terletmeyen cinsten.
Sabahlık gibi giyiliyor ve kuşağını bağlıyorsun.
İşte hazırsın.





Yakası tamamen kapalı. Hiç açılmasın diye de içten cırt cırt diktim.




Kapı çaldığında, balkona çıkarken de yazın üzerimiz müsait olmuyor.
 Böyle durumlarda da  kurtarıcım bu namaz elbisesi oluyor.



















Kafamda namaz elbiseleriyle ilgili daha bir sürü model, bir sürü proje var.
Hadi bakalım hayırlısı..


SEVİM TURAN ÇOLAK

BUNLARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR !

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...