28 Kasım 2012 Çarşamba

BU MESCİD BİR POSTU HAK EDİYOR!


Bu hafta sonu eşimle Meşhur İstanbul keşif turlarımızı yapadık. Çünkü ben dün sabah Tokat tan
gelmiştim ve bu gün bile hala yorgunluğumu atamadım.
Ama evden de hiç çıkmadan yapamıyoruz. Ev üzerimize geliyor, sanki boğuluyoruz.
Böyle zamanlarda, yani yorgun ama gezme isteğimizin olduğu zamanlarda, kurtarıcımız Ümraniye Meydan AVM ve Bu Yaka AVM dir. 
Çünkü evimize yürüme mesafesinde. 
Eskiden orada sadece meydandaki 3-5 mağaza ve İKEA vardı . Şimdi yanına Bu Yaka nın açılması
gerçekten çok iyi oldu. Bir dünya mağaza, milyonlarca çeşit :)) hepsi ayağımın altında... he-he :P
Bu Yaka nın açılmasının bir diğer faydası da içinde mescidinin olması. Mescid ki ; şuana kadar daha güzelini görmedim desem yeridir. 


Bu gidişimde mescid biraz sakin olduğu için rahat rahat fotoğraf çekebildim. 
Genelde çok dolu oluyor çok şükür :)
Üstteki fotoğraf namaz kılınan yerden. İçerisi çok ferah ve temiz. 
Tasarım ve dizaynda süper. Kimin fikriyse ve kimlerin emeği varsa herkesten Allah razı olsun. 


Alttaki ve üstteki fotoğraflarda abdest alma yerinden. Gördüğünüz üzere tertemiz.
Ayrıca içerisi mis gibi kokuyor. WC lerin , abdesthaneyle yan yana olmaması da 
burada oluşacak kötü kokuyu önlüyor.



 Sabun, havlu, sıcak su, askılar, tabureler.. vs. her şey düşünülmüş. Bunlar olmazsa olmaz tabii ama
bunların bir tanesini bile bulamadığımız abdest alma yerleri var. Bunun en iyi örneği de maalesef ki
Süleymaniye Camii nde var. O koskoca, görkemli,mükemmel camii ye hiç ama hiç
yakışmayacak lavoboları var. Ne bir sabun, ne bir peçete ne de çantanızı asacak bir askı hak getire.
Abdestinizi de aynı wc nin lavobosunda alıyorsunuz. Gerçekten durum içler acısı.
Bu konuda da gerekli yerlere twit attım ve mail attım. İnşallah yakın zamanda
hem oraya hem de mescidi olmayan cami ve alışveriş merkezlerine, böyle güzel mescidler yapılır.






herkese hayırlı haftalar.... 

                                                                                 Sevim Çolak





25 Kasım 2012 Pazar

TOKAT'TA DİKTİRDİĞİM ELBİSELERİM ..

Herkese selamlar ,
Tokat günlerine devam ediyorum ve yeni bir postla karşınıza geçiyorum.
Ablam,Tokat Erbaa da, eşinin tayini dolayısıyla 4 yıldır yaşıyor.Oraya gidince gördüm ki, bir ilçe de yaşamanın tüm zorluklarını
biliyor ve imkanlar doğrultusunda da her şeyin tadını çıkarıyor. Bunlardan biri de fazla kıyafet mağazası yok ve çeşitlilik az. Ablam da kendine bir terzi bulmuş, istediği her şeyi ona diktiriyor. 
Fiyatları da İstanbul dan çok daha uygun olduğu için ben de soluğu terzi de aldım.
İnternetten beğendiğim modeller vardı ama fiyatları çok pahalıydı. Ben de gitmeden önce tabletime indirdim  
fotoğraflarını, çünkü terzinin dükkanında internet yoktu.
Gösterdim modelleri kendisine. İstediğim modellerde bebe yaka ve sivri yaka vardı. Terzi fazla yaka çalışmadığını ama deneyeceğini söyledi. Ölçülerimizi aldı. Bana elbise ve tunik, ablama elbise, anneme etek, yeğenime de elbise siparişi vermiştik.
Hepsini 1 günde dikeceğini söyledi..  İşte buna çok şaşırdım. 2 kişi çalışıyorlardı ve kalıplar bile yoktu daha ortada. Ne dikeceğini de sadece fotoğraftan görmüştü. Öyle bir terzi burada olsa süper bir moda tasarımcısı olurdu. Erbaa da reklamını yapamıyor ve ürünlerini sergileyecek ve pazarlayacak iyi bir pazarı yok .
Keşke o terzi burada olsa, ben ondan çıkmazdım herhalde :P

Gelelim neler diktirdiğime :


Bu elbisenin çok benzerini bir markanın satış sitesinde görmüştüm. Ama internet alacağım, bedeni uymayacak, boyu uymayacak diye tereddütlerim vardı. Terziye gidince de benzer bir kumaşını gördüm. Terzide tamam dikerim deyince hemen atladım.Kumaşlardan ondan elbiseyi 30 TL ye dikiyor.Düşünün ki ne kadar uygun fiyatlar.Hala şoktayım. Biraz daha zamanım olsa , bir sürü elbise, etek, pantolon diktirirdim.



Kumaşı esnek olduğu için ne düğme, ne fermuar hiç bir şey yok elbise ve tunikte. Bu görüntü açısından da çok hoş görünüyor.Tek parça ve yalın.. 



Ablamla terziden elbiselerimizi aldık ve eve gelir gelmez provalara başladık.
Nerede giyeriz, ne renk şalla kullanırız düşünmeye başladık :)
Tabii ki fotoğraflar çekindik. Tuniğimin fotoğraflarını da 4. sınıfa giden yeğenim Zeynep Sude 
çekti. 




Alttaki fotoğraflar da da peplumlu yani  kuyruklu tuniğimi görüyorsunuz. Peplum modası çıktığından beri 
öyle bir bluzum veya tuniğim olsun istiyordum ama  gönlüme göre bir şey bulamamıştım. 
Aslında ben tek renk istiyordum ama terzideki kumaşlarda tek renk seçeneği yoktu :(
Milyonlarca kumaşın arasından bu deseni seçtim ve modeli yine internetten indirdiğim 
fotoğrafdan gösterdim.
Marifetli terzi bir bakışta modeli çıkarttı ve ölçüleri almaya başladı.
Sivri yaka daha önce hiç çalışmadığını söyledi ama ben ısrarla istedim. Çünkü terzideki
o ışığı görmüştüm.O güveni verdi bana, ateş gibi zekiydi maşallah :)



Bu arada tuniğimi de kumaşlar dahil 15 TL ye dikti. 




                                              ve gördüğünüz sonuçlar çıktı ortaya..
Ben çok beğendim, siz nasıl buldunuz elbiselerimi ?? Yorumlarınızı bekliyorum..
Teşekkürler.... Hoşçakalın...

24 Kasım 2012 Cumartesi

Tokat ta hasret nasıl giderilir :)) he-he :D


Merhaba sevgili takipçilerim, 
bir haftadır bloguma yeni post ekleyemedim. Blogumla hiç bu kadar uzun süreliğine ayrılmamıştık.
Nedeni ise bir haftadır İstanbul da yani evimde değildim. Tokat- Erbaa ya ablamın yanına gittim. Eskişehir de yaşayan annem, ablamın yanına gideceğini söyledi. Benim de bu sene bitmeden kullanmam gereken bir haftalık yıllık iznim vardı.Kafamda ampul yandı hemen :P Bir taşla iki kuş vururum,hem annemi, hem de ablamı görürüm dedim. Okullar açık olduğu için eşimin izni yoktu. Yalnız plan yapmak zorundaydım ne de olsa bu tatilde. Bilet aldım düştüm yollara :) gece yollarda geçirerek gündüzleri değerlendirdim her zaman ki gibi..



Sabah Tokat a vardığımda annem de ben den 2 saat önce ablamlara ulaşmış bile. 
Gittiğimde muhteşem bir kahvaltı beni bekliyordu. Günlerden pazar olduğu için 
eniştem ve yeğenlerimde evdeydi.. Hep birlikte güle oynaya bir kahvaltı yaptık.



 Erbaa ya 2 sene önce gitmiştim. O zaman Erbaa ya çok yakın olan Amasya yı
gezmiştik. Bu sefer Erbaa dışına çıkmadık. Zaten Erbaa yeterince büyük bir ilçe. Orada bütün işlerinizi halledebilirsiniz. Biz de öğleden sonralarını kız kıza alışverişte geçirdik. Ev gezmelerine gittik. Davetlere, Mevlütlere gittik. Orada insan ilişkilerinin çok sıcak olduğunu gördüm. Bu ablamlarla da alakalı bir şey bence.
Bir sürü arkadaşı, dostu olmuş. Herkes ablamı arayıp ısrarla bizi yemeğe, çaya davet etti. Biz de zamanımızın yettiği kadar gitmeye çalıştık. Oradaki ablamın arkadaşlarına ve komşularına ben de çok alışmışım. Buraya  gelince bile aklımda hala onlar vardı :)







Bu resimdekiler de çok sevgili yeğenlerim. Öğle arası yemeğe gelince çekmiştim fotoğraflarını. 
Immm , onları şimdiden çok özledim .. :(







Genç yaşta okul müdürü olan eniştemi de ziyaret etmeyi ihmal etmedik tabi... :)
Bi çayını içmeden geçermiyiz..







Tam bir anne, mükemmel bir ev hanımı olan ablamın nefis yemeklerini de bol bol yedik.
Kış dolayısıyla kabak tatlısı, muharrem ayı dolayısıyla da aşureler pişti. 
Bu postu yazarken bile yanımda İstanbul a getirdiğim  aşureleri yemeğe devam ediyorum.






Vee kışa hazırlık atkılar örüldü.. Marifetli ablam bana her rengini  hediye etti. Ben de öğrendim örmeyi. Boş zaman bulursam belki örerim diye yünlerden yanımda getirdim. İstanbul da yokmuş gibi :) Burada da bakacağım farklı rengi var mı diye. Beğendiğim olursa örerim yine .. Şalıma uygun, uygun takarım artık ... Bu kış çok renkli geçeceğe benziyor ..



Ablamın oradaki son günümde, yani dün hazırladığı kahvaltı...  Peynirli dere otlu krepler süperdi. İsteyen olursa tarif veririm.  Hemen kaptım nasıl yapıldığını.


    Tokat ta yaşadığım diğer güzel bir olayda çok marifetli bir terziyle tanışmam oldu Çok güzel şeyler diktirdim ona..  Dikimlerle ilgili bir post ta yakın zaman da gelecek inşallah. Ama şimdilik bu kadar, artık pc nin başından kalkmam gerek. Bir haftanın acısını daha çıkaracağım merak etmeyin..
            Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim..
            Hoşçakalın.....

16 Kasım 2012 Cuma

KOLAY MERCİMEK ÇORBASI

KOLAY MERCİMEK ÇORBASI

İşten gelince, gezmelerden dönünce, dar zamanlarda beş dakikada yapabileceğiniz müthiş bir tarif...
Çok kolay yapılmasının yanı sıra tadı da süper lezzetlidir. Meşakkatli yapılan o gözümüzü korkutan mercimek 
çorbalarının tadını asla aratmaz.Size şu kadarını söyleyeyim, iki yıldır evde yapıyorum bu çorbayı, eşim diyor ki: ''işten geldin, niye uğraştın canım mercimek çorbasıyla, zahmet etmeseydin'' diyor... :)))
Geçen ay eşimin yanında yaptığım için anladı farklı şekilde yapıldığını... 
Yoksa tadından hiç ayırt edilmiyor kolay şekilde mi zor şekilde mi yapıldığı.
Lafı fazla uzatmayıp hemen tarife geçiyorum.




KOLAY MERCİMEK ÇORBASI
( 4-5 KİŞİLİK)

MALZEMELER
1 su bardağı kırmızı mercimek
1 adet soğan
5-6 su bardağı su
yarım çay bardağı yağ
yarım demet maydanoz
1 tatlı kaşığı pul biber
1 tatlı kaşığı tuz 

HAZIRLANIŞI
Tencereye yağı koyun.
Soğanı yemeklik doğrayıp yağa ekleyin.
Üzerine yıkadığınız kırmızı mercimekleri ekleyin.
5-6 bardak sıcak suyu da ekleyin ve kaynamaya bırakın.
10-15 dakika sonra mercimekler pişmiş olacak.
Ocaktan indirin ve çorbayı blanderdan geçirin.
Pürtükleri gidecek ve çorbanız süzme mercimek görünümü alcaktır.
Sonra çorbayı tekrar ocağa alın.
Tuzu, pul biberi ve doğradığınız maydanozları da ekleyin.
2-3 dakika sonra ocaktan indirin..

veeee çorbanız hazır.. :)




Müptelası olacağınız, kurtarıcı bir çorbadır bu.. Yapın ve evdekilerin yorumlarını alın..
onları da bana yazın olur mu (:

Herkese Afiyet Olsun....






9 Kasım 2012 Cuma

PORSUK ÇAYI, BİZİM GÖZÜMÜZDE DENİZDİR !!!


Bu gördüğünüz fotoğraflar Ege ya da Akdeniz den değildir. Anadolu nun en iç kısımlarından İç Anadolu nun incisi Eskişehir den... 
Evet su her yeri güzellleştirir, doğru.. 
Bir su da ancak bu kadar güzelleştirilir...
Eskişehir in tam orta yerinden geçen Sakarya Nehri nin bir kolu olan Porsuk Çayı, Belediye Başkanımız Yılmaz Büyükerşen in sihirli dokunuşlarıyla bambaşka bir çehre kazandırdı şehrimize( Hakkını yemeyelim başkanımızın, patentini korumamız gerek).

Olmaz diye bir şey olmaz!
Deniz olmayan bir şehre, kumsalları aratmayacak bir plaj yapıldı. Şehirler arası otogarının hemen yanına.
Ulaşımı hem şehir içi, hem de şehirler arasından gelecekler için çok kolay. Yazları denize  gidemeyenler için 
daha iyi bir fırsat olamazdı gerçekten.
Sizce de öyle gözükmüyor mu ???






               not: bloggerınızın şehir dışı gezi önerisi kesinlikle Eskişehir.. gitmeyenlere acilen tavsiye edilir. Aksi                            taktirde havalar soğuyunca, Eskişehir de, soğuğu tüm hücrelerinizde yakınen tatabilirsiniz :))))

                                                                                                 iyi gezmeler...

7 Kasım 2012 Çarşamba

İŞTE SİZE GEZİLECEK BİR YER DAHA : RAHMİ KOÇ MÜZESİ



RAHMİ KOÇ MÜZESİ

Son zamanlarda gezdiğim en güzel müzelerden birisi Koç Müzesi.. Orayı ben araba müzesi olarak duymuştum ama sadece araba değil, sanayiye, endüstriye  ait her şey  var.. Özellikle çocuğu olanlar için eğitime büyük katkı sağlayacak, öğretici ve eğlenceli bir müze. Çocuğunuz orada fen bilgisi, fizik derslerde gördüğümüz palangalar, makaralar, sürtünme kuvveti, motor...vs. kavramlar askıda kalmayıp, konuları
 daha iyi anlayacak.
Ayrıca müze de arabaların yanı sıra, lokomotifler, uçaklar, vapurlar, deniz altı,beyaz eşyalar, traktörler, buharlı araçlar, tarihi otomobiller, Edison un patentli modeli, zeytinyağı fabrikası, geleneksel  dükkanlar, 1917 ye ait röntgen cihazı gibi daha bir sürü  değerli şey sergileniyor.. Bu alanda açılan Türkiye deki ilk ve tek de müze ayıca... 
Alttaki resimde gördüğünüz gibi her makinanın yanında bulunan yeşil düğmelere basıp, 
makinayı çalıştırıyorsunuz.

bol fotoğraflı postumuz başlasın artık.... iyi seyirler...




hep derdim '' neden çamaşır makinasının içi görünüyor da, bulaşık makinasının görünmüyor'' diye.. 
biri sesimi duymuş olmalı...



apple ın ilk ürettiği bilgisayar... 
 ıpad olana kadar sağlam bir diyet yapmış olmalı bu bilgisayar ((:



çamaşır makinasının çalışma mekanızması...


evdeki mikserinin iç dünyasını merak edenlere gelsin....


Cem Yılmaz ın opet reklamlarında kullandığı arabası...
'' asfalt ağladı beaa..''  :))


işte bunu alıyorum...


bebek arabaları... hamileler bu bölüme dikkatli baksın, seçimini yapsın :)


konforlu bisiklet isteyenlere gelsin..


oyuncak arabalar...


bisikletler burada....



zeytin yağı fabrikası çalışıyordu...


eczacı da mucit tipi var...


balıkçı gerçek değil.....
sizin gibi ben de gerçek sanmıştım...


Rahmi Koç un çocukken oynadığı  arabalar da burada...


bu minyatür çay takımları neden orada sergileniyor bir onu anlamadım..???



oraya kadar gitmişken Aynalıkavak Kasrı nı görmeden dönmeyin..


              sonra da yolunuzun üzerindeyse Kadıköy deki Çaykur Çay Evi nde doyasıya taze çay için..

not: pazartesi günü hariç her gün müze açık olup, öğrenci- öğretmen ücretsiz, yetişkin 12 liradır...
                                                      iyi gezmeler size

5 Kasım 2012 Pazartesi

KADAYIFLI MUHALLEBİ TARİFİ


   Şimdi bu haftanın tarifi geliyor  arkadaşlar...  Sıkı durun.... (bir çoşturma havası esti sanki blogda :)
Tatlılar daha çok istek aldığı için ve özellikle de bu tarif çok hafif ve farklı olduğu için sizlerle paylaşayım dedim. İnşallah herkes beğenir...  Hadi hemen başlayalım yapmaya ...





MALZEMELER:

1 litre süt
1 su bardağı un
1 su bardağı şeker
1 paket vanilya
1 paket toz krem şanti
1 su bardağı fındık (robotta parçalanacak)
250 gr kadayıf
1 yemek kaşığı sıvı yağ

HAZIRLANIŞI:

Sütü, unu, vanilyayı tencerede karıştırın ve ocakta koyulaşana kadar pişirin.
Biraz soğuyunca krem şantiyi ekleyin.
Bu karışımı mikserle 10 dakika çırpın ve soğumaya bırakın.
Ayrı bir tavaya yağı alıp, kadayıfı ekleyip kısık ateşte kavurun.
Biraz pembeleşince fındık parçaçıklarını da ekleyip, birazda onlarla kavurun.
Ocaktan indirince 2 çorba kaşığı toz şeker ekleyip, karıştırın.




Borcamın altına kadayıfın yarısını serin.
Üzerine muhallebiyi dökün.
Üzerine tekrar  kadayıf  dökülecek ancak kadayıfların yumuşamaması ve çıtır çıtır olması için bunu servisten hemen önce dökün.  
Herkese afiyet olsun...




NOT: Bu tarif Eskişehir den çok sevdiğim Kevser Oluşan Ablam ın isteği üzerine yazılmıştır..

4 Kasım 2012 Pazar

AMERİKA DAN MİSAFİRİM VAR

Geçen ay Türkiye ye bir aylığına , Amerika dan arkadaşım Tülay geldi.Tülay la Medikal Park Göztepe Hastanesi nin ameliyathanesinde birlikte çalışmıştık. Oradaki en sevdiğim ve anlaştığım  arkadaşlarımdan biridir Tülay. Bir yıl önce bilgisayar mühendisi olan eşi burslu doktora kazandığı için gittiler Amerika ya.Özlemiştim arkadaşımı, bana çaya geldik..Damla çikolatalı kekimin arasında birde sıcak muhabbet vardı menüde...


Arkadaşım zaten çok inançlı ve başını örtmek dışında dininin gereklerini yerine getiren biriydi. Amerika ya gidince de kapanma fırsatı oldu. Zaten buradayken de kapanmayı düşündüğünü ancak sürekli ertelediğini, okul, iş ortamlarının uygun olmadığını söyledi. Amerika ya gidince de orada yalnız kaldığını,  iç dünyasıyla baş başa kaldığını , kendini bulduğunu söyledi.
Amerika da örtülü olmanın, Türkiye de örtülü olmaktan daha  rahat olduğunu söyledi. Türkiye de karşılaşılan sorunların hiçbiriyle karşılaşmadığını, Amerika daki Hristiyan, Yahudi ya da  Katolikler in kendisine çok saygılı olduklarını, eşarbına siyasi  görüşle bakmadıklarını söyledi.  Bir keresinde öğle yemeği vaktinde Hristiyan bir arkadaşına '' ben yemeyeceğim,orucum'' dediğinde, arkadaşının yemeğini sakladığını, ''sen bakma bana'' dediğini söyledi. Türkiye de bir özel hastanede çalışırken ise, arkadaşlarının ''sen nasıl oruç tutarsın ya, nasıl böyle bir şey yaparsın '' deyip engel olmaya çalıştıklarını söyledi. Benzer bir olay da benim başıma geldi. Üniversite ikinci sınıftayken kapandım ve 2 yıldır üniversitedeki hocalardan aldığım bursumu kapandım diye kestiler. Gerekçeleri de Atatürkçü olmadığımı düşünmeleriymiş. Kapalıların Atatürkçü olmamakla suçlandıklarını da ilk defa o zaman öğrenmiştim. İşte gerçek geri kafalılık, çağdaşız deyip çağ dışı davranmak  öyle insanlara özgüdür. Müslüman olup da müslümanlığın farzlarını yerine getirmek yerine , getirenlere de çamur atmak, vazgeçirmeye çalışmak,  engel olmak, taş koymak yalnız Türk Müslümanlara özgüdür. Müslüman bir ülkede yaşayıp, müslüman gibi hissetmeyen ve bu kadar sorun çıkaran ülke de yine Türkiye dir.  Türkiye yi İran olmaya sürükleyen insanların at gözlüğüyle bakdıkları için asıl kendileri olduklarını bilmelerini isterim.      

 Gerçekten ben iyi dolmuşum ya.Türkiye de bu kadar zorluklar yaşayıp , Amerika da çarşaflı Arapların devlet dairelerinde bile tüm özgürlük ve eşitlik hakları korunarak rahatça çalışabilmelerine çok sinirleniyorum.

   .                                                                      

Son olarak güzel bir şeyle kapatalım... Arkadaşımın bana taaaa Amerikalar dan  getirdiği hediyeyle..
Her şey için teşekkürler Tülay cığım:))

BUNLARDA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR !

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...